Peygamber Efendimiz’e ve vefat edenlere kurban kesmek
Vefat eden kimse için kurban kesilebilir. Ölenin ardından kurban kesmek demek, kesilen kurbanın sevabını ona hediye etmektir. Vasiyyet etmişse yerine getirmek gerekir. Vasiyyet yoksa imkanı olanların vefat eden yakınlarına kurban kesmesi onlara gönderecekleri bir hediye ve aynı zamanda bir vefa borcudur.
Ebu Davud Sünen’inde vefat eden kimselerin ardından kurban kesilmesi ile ilgili olarak “Ölen kimse adına kurban kesmek” adı altında bir başlık açarak bu konudaki hadisleri rivayet toplamıştır. Peygamber Efendimiz, kendisi ve ehl-i beyti için bir kurban kestiği gibi, tevhide ve getirdiği mesaja inananlara ve ümmetinden kurban kesemeyenlere de kurban kesmiştir. (Tirmizi, 1505; Hakim, el-Müstedrek, 6521; İmam Ebu Yusuf, Âsar, 307; Ebu Ya’la, Müsned, 1418)
Peygamber Efendimiz’in kendisi ve ümmetinden kesemeyenler için kurban kesmesi, vefat eden kimse için kurban kesilebileceğine bir delildir. (Kasanî, Bedaiü’s-Sanai, 5/72)
Bu konuda bir diğer delil de Hz. Ali efendimiz’in Allah Resulü’nün vasiyetine binaen hayatı boyu O’nun ardından kurban kesmesidir. Hz. Ali (r.a.) iki tane kurban keserdi. Birisi kendisine diğeri de Peygamber Efendimiz’e. Sebebi sorulduğunda, “Allah Resulü kendisi için kurban kesmemi emretti. O’nun için kurban kesmeyi asla terketmem.” buyurmuştu. (Tirmizi, 1495; Ebu Davud, 2790; Ahmet b. Hanbel, Müsned, 1278))
Peygamber Efendimizin bu konudaki hadislerini değerlendiren mezhep imamlarına göre vefat eden kimse için kurban kesmek caizdir ve Allah’a sunulmuş bir kurbettir. Kesilen kurbanın sevabı vefat edene bağışlanabilir. (el-Mevsuatu’l-Fıkhıyyetü’l-Kuveytiyye, “Udhiye” madd.) Şafii mezhebinde umde olan İmam Nevevî, ölen kimse için kurban kesmenin caiz olup, bunun da bir çeşit sadaka olduğunu, nasıl ölen kimse için sadaka veriliyor ve bunun sevabı da ölüye ulaşıyorsa aynı durumun kurban için de geçerli olduğunu ifade etmiştir. (Nevevi, el Mecmu, 8/380)
İslam fıkhının en kapsamlı eserlerinden birisi olan “İ’laü’s-Sünen” kitabının yazarı Zafer Ahmet et-Tehavenî’nin bu konudaki yaklaşımı da oldukça önemlidir: “Peygamber Efendimiz’in Hz. Ali’ye kendisi için kurban kesmesini vasiyet etmesi, O’nun kendisi adına kurban kesilmesinden hoşnut olduğunu göstermektedir. İmkanı olanların habibi ve nebisi için her sene bir koyun veya yedide bir inek kurban etmesi gerekir. Allah Teâlâ, bizi senelerdir Peygamberimiz adına kurban kesmeye muvaffak kıldı. Yüce Mevlâ’dan bundan sonra da yaşadığımız müddetçe Efendimiz’e kurban kesmeyi bize nasip etmesini niyaz ediyoruz.” (Tehanevi, İ’laü’s-Sünen, 17/269)
Peygamber Efendimiz, -Kur’an’da bildirildiği üzere (Tevbe, 9/128)- ümmetine çok düşkündür. Miraçta ümmetini düşünmüş, ümmetine dua etmiş, mahşer, sırat gibi ümmetinin en zor zamanlarında onların kurtuluşuna vesile olmak için elini uzatmaktadır. Ümmetinden imkanı olanların da Peygamber Efendimiz’e kurban kesmeleri hem bir vefa borcudur hem de ahirette ekstra lütuflara davetiye çıkarmaktır. Bu itibarla imkanı olanların vefat eden yakınlarına ve peygamber Efendimiz’e, sahabe efendilerimize, maneviyat rehberlerimize, üzerinde hakkı, hukuku emeği olanlara kurban kesmesi hem bir vefa borcu hem de bir sevap kazanma yoludur. Hem de vefat sonrası yapılacak hayır ve hasenata bir referanstır.
Kurbanın Toplum Hayatına Yönelik Fonksiyonları
Kurbanın fert ve toplum hayatına bakan pek çok hikmetleri vardır. Kurban kesen kimse vicdanında Allah rızası için bir ibadet yapmanın neşvesini, huzurunu duyar. Kurban vasıtasıyla muhtaç insanlara el uzatma hazzını yaşar. Kurban, kişide insanları Allah rızası için şefkat, merhamet ve sevgi ile kucaklama duygusunu aşılar ve geliştirir. Toplumda kardeşlik, yardımlaşma, fedakârlık ve dayanışma ruhunu mayalar ve inkişaf ettirir. Toplumda adaletin gelişmesine yardım eder. Toplum katmanları arasındaki uçurumların aşılmasına ve değişik seviyelerdeki ferdlerin birbirlerinin halini tanıyıp ilgilenmelerine ve kaynaşmalarına ciddî katkıda bulunur. Hasılı, mali bir ibadet olan kurbanın, toplumda insani değerlerin geliştirilmesi, yaraların sarılması, ihtiyaç sahiplerinin görülüp-gözetilmesi gibi pek çok fonksiyonları vardır. Ayet ve hadislerde kurban ibadetinin fert ve toplum hayatındaki pek çok hikmet yüklü fonksiyonları bildirilmiştir.
Kur’an, kesilen kurbanlardan yenilmesini ve yedirilmesini tavsiye etmektedir.
“Kesilen kurbanlardan hem siz yiyin, hem kanaat gösterip istemeyene, hem de isteyen fakire yedirin! İşte böylece onları size âmâde kıldık ki şükredesiniz.” (Hacc, 22/36)
Ayette kesilen kurbanların ihtiyaç sahiplerine verilmesine, yedirilmesine vurgu yapılmaktadır. İhtiyaç sahiplerinden haline kanaat edip istemeyen insanlar olduğu gibi, isteyen insanlar da vardır. Toplumda yiyecek ihtiyacı olan, hatta eti kurban bayramlarında gören fakir insanlar vardır. İhtiyaclarını dile getirmede de insanlar aynı değildir. Bir kısmı güçlü bir şekilde ısrarla dile getirirken diğer bir kısmı aynı şekilde bir talep ortaya koymamaktadır. Kimisi de halini hiç arzetmez. Bütün bunların heseba katılarak kurbanın muhtaç insanların gıda ihtiyacını karşılamada değerlendirilmesi gerekir. Kesilen kurban ile ilgili ne kadarının yenilip ne kadarının tasadduk ve ikram edileceği ile ilgili kesin belirlenmiş bir çerçeve yoktur. Bazıları yeme, ikram ve tasadduk olarak üçe ayırmanın müstehap olduğunu söylerken yarısını yeme, yarısını da tasadduka ayırma görüşünde olanlar da vardır. Bununla birlikte çoğunluğun tasadduk edilmesinin daha faziletli olduğu yaklaşımında olanlar da vardır. Şahısların durumuna, şartlara göre değişebilir.
Kurban etinden gayr-i müslimlere ikram
Diğer taraftan bir Müslüman, kestiği kurbanın etinden gayr-i müslim komşularına, tanıdaklarına ikram edebilir. Bu şekilde hareket etmek dinin ruhuna uygundur hatta bir müslümanın değişik din ve kültürden insanlarla münasebetlerine belirleyen şu ayete göre teşvik edilmektedir: “Dininizden ötürü sizinle savaşmayan, sizi yerinizden, yurdunuzdan etmeyen kâfirlere gelince, Allah sizi, onlara iyilik etmeden, adalet ve insaf gözetmeden menetmez. Çünkü Allah âdil olanları sever.” (Mümtahine, 60/8)
Nitekim dini doğru anlama ve yorumlamada bize rehberlik yapan sahabe efendilerimizden Abdullah b. Amr (r.a.), kendisi ve ailesi için kesilen bir kurbanın etinden Yahudi ve Hristiyan komşularına ikram edip-etmediklerini sormuş ve daha sonra Peygamber Efendimizin, “Cibril komşuyu iyilik yapma konusunda o kadar tavsiyede bulunduki komşuyu, komşuya mirascı yapacak zannettim.” (Tirmizi, 1943) hadisini okuyarak farklı dinden komşularına ikram etmenin önemine vurgu yapmıştır. Kurban kesmekle dini bir vecibe yerine getirilirken diğer taraftan onun etinden gayr-i müslimlere de ikram edilerek onların İslam’ı tanımasına, bilmesine, sevmesine vesile yapılmış olur.
Kıtlık yıllarında kurban
Bir zaman, Medine’ye badiyeden pek çok insan gelmiş ve şehir dolup taşmış ve kıtlık olmuştu. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) işte böyle kıtlığın yaşandığı bir zamanda kesilen kurbanların etlerinin ihtiyaç sahiplerine ikram edilmesini emretmiş, üç günden fazla evde tutulmasını yasaklamıştır. Bir sonrari yıl ise kıtlık olmadığından bu uygulamayı değiştirmiş ve gerekçesini de şu şekilde bildirmişti:
فَإِنَّ ذَلِكَ الْعَامَ كَانَ بِالنَّاسِ جَهْدٌ فَأَرَدْتُ أَنْ تُعِينُوا فِيهِمْ
“Şüphesizki o sene, insanlar kıtlık yaşadılar ben de onlara yardım etmenizi istedim, onların fakr u zaruret içinde aç kalmaları bana çok ağır geldi onun için sizleri yardıma çağırdım.” (Buharî, 5569)
Bu hadis, iki manaya da gelebilir. Onlara yardım etmenizi istedim. Diğer manası ise onların bu fakirliği bana çok ağır geldi, dokundu bunun için sizi yardıma davet ettim. (Aliyyü’l-kâri, mirkâtü’l-mefatih, 5, 1827)
Daha sonraki yıllarda kıtlık olmadığı için kurban etlerinin böyle bir zaman sınırlaması olmadan evlerde değerlendirilebileceğini söylemiştir. Peygamber Efendimiz’in burada verdiği fiili ve sözlü mesaj çok önemlidir. Ümmetinin yiyeceksiz, aç kalması ona çok ağır geliyor ve imkanı olanları onlara yardım etmeye çağırıyor. Günümüzde de yiyecek bulamayan hatta çöplüklerden topladıkları ile karnını doyurmaya çalışan pek çok insan var. Onların bu hali Allah Resulü’ne çok ağır geliyor ve kendisine inananları onlara yardım etmeye davet ediyor. Ve bu şekilde bir yaptığı bir uygulamanın da illetini beyan ediyor:
“Yaşanan kıtlıktan ötürü kurban etlerini evlerinizde tutmanızı yasaklamıştım.” (Müslim, 1971)
Hadiste Peygamber Efendimiz’in kesilen kurbanların ihtiyaç sahiplerine seferber edilmesindeki illet “kıtlık”dır. İnsanların yiyecek bulamayıp, aç bîtap düşmesidir. Nitekim daha sonraki yıl kıtlık olmadığından kurban etlerinden sahiplerinin zaman sınırlaması olmadan istifade edebileceklerini ifade etmiştir. Nitekim usul-i fıkıh uleması Kur’an ve Sünnet’i bir bütünlük içinde analiz ederek belli vasıflara illetlere bağlı hükümler ile ilgili şu prensibi çıkarmışlardır. Bir hükmün geçerliliği üzerine bina edildiği illetin var olup-olmamasına göredir.
İllet varsa hüküm var, illet yoksa hüküm yoktur. Eğer insanlar açlıkla boğuşuyor, çöplüklerden yiyecek topluyorsa hele bir de mazlum ve mağdur edilip açlığa mahkum edilmişse o insanların kurbanla yardımına koşmak gerekir. (Ebu’l-hasen el-Mübarekfûrî, (1984), miratü’l-mefatih şerhu mişkâti’l-mesabih, 9, 232) Bu şekilde hareket etmek Peygamber Efendimiz’e inanmanın ve ona vefanın bir gereği olsa gerektir.
Netice itibariyle kurban, imkanı olanların yerine getirmesi gereken bir ibadettir. İslam’ın şeairindendir. Allah’ın rızasını kazanma yolunda kahramanlık, fedakârlık, hasbîlik ve teslimiyetin ifadesidir. Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in Allah’ın emrine teslimiyet ve itaatlerinin hatırlanılarak ilahi emirlerdeki inceliğin duyulup, hissedilmesidir. Kurban, bela ve mubisetlerin definde paratoner bir ibadettir. Kurban, sırat köprüsünden geçmeye vesile olan bir binektir. Toplum fertleri arasında bir kaynaşma ve kardeşlik vesilesidir. Daha da önemlisi fakir ve yiyeceğe muhtaç insanlara Allah rızası için el uzatmadır. Toplumun yaralarının sarılması, Peygamber Efendimiz’in muhtaçlara yardım davetiyesine icabettir. Değişik tecrübelerle sabit olduğu üzere bela ve musibetleri def eden bir paratönerdir. Hastalıklara şifa vesilesidir. Allah’ın sürpriz lutuflarına bir davetiyedir.
Comentários